Meditasyon, dikkati bilinçli olarak bir nesne, düşünce, duygu veya etkinliğe odaklama sayesinde, zihinsel bir dinginliğe/ferahlığa/neşeye erişme hali olarak tanımlanabilir.
Meditasyon, doğu felsefelerinde binlerce yıllık bir geçmişe sahip. Maharishi Patanjali, sekiz uzuvlu yoga (Diğer isimleri ile Ashtanga Yoga, Patanjala Yoga, Raja Yoga) yolunda, meditasyonu yedinci uzuv olarak sunuyor, sanskrit dilince dhyana, Çince'de Chan, Japonca'da Zen. Meditasyona hazırlık ise bu yolun altıncı uzvu, konstantrasyon, sanskrit olarak dhrana. Sekizinci ve son uzuv ise, artık zihin ile zihnin odağına bilinçli olarak getirilen konu arasında bir ayrımın kalmadığı ve tam bir bütünleşme oluşan Samadhi, aşkınlık, ermişlik hali. Biz çaba ile, disiplinli çalışma ile meditasyona oturmayı seçtikçe, dhrana ve dhyana uzuvlarında yetkinliğimizi arttırabiliriz. Diğer yandan Samadhi, çaba ile ulaşılabilen bir hal olmayıp, çaba ile hazırlık sonrası çabasızlıkla, kendiliğinden gelen olarak anlatılır. Tıpkı uyku gibi veya aşk gibi, ol deyince oldurulamayandır. Ortam (beden, zihin...) uygun olunca, deneyimlenebilir.
Batıda ise bilimsel araştırmalar, meditasyonun, beynin yapısını değiştirdiği ve amigdalayı küçülterek ilkel beynin dürtüsel tepkiselliğini azalttığını, bizim insani seçimleri bilinçli bir farkındalıkla yapmamızı sağlayan prefrontal korteksi geliştirdiğini kanıtlıyor. Buradan yola çıkarak meditasyon batıda da günlük pratiklerimizde yerini almaya ve düzenli uygulayıcılarına stres ile başetmede, anksiyete ve depresyonla mücadelede, konsantrasyonu arttırmada, yaratıcılığı geliştirmede destek oluyor. Geleneksel olarak meditasyon, bu amaçlarla çalışılmasa dahi, bu yan iyilikleri sunması da kaçınılmaz.
Commentaires